31 Aralık 2016 Cumartesi

Ne İzledim: One Way Trip

 Bu defaki seçimim One Way Trip... Film birbirine aşırı bağlı dört arkadaşın aralarından askere gidecek Sang Woo'yu birliğine teslim etmek için (Kore'de de bizdeki gibi askerlik mecburi.) yolculuğa çıkarlar. Yolculuk esnasında şiddete maruz kalan bir kadına yardım ederler ama bu onlar icin pek de iyi sonuçlanmaz. Film dram modunda temposu düsük bir film. Süper bir film diyemem ama kötü de diyemem. Dram ve ergenler arası dostluk temalı film seviyorsanız sizi tatmin edebilir.

Filmin basrollerini; Angry Mom ve Page Turner'da tanıyıp sevdiğim Ji Soo, EXO'dan Suho, Ryoo Joon Yeol ile Kim Hee Chan paylaşıyor.

Başka bir filmde görüşmek üzere👋

30 Aralık 2016 Cuma

Ne İzledim: The Phone

 Karlı, yağmurlu ,fırtınalı; sokağa adımını atsan bir yerlere uçacakmışsın hissi veren şu günlerde haliyle eve mahkum oldum. Değil dışarı çıkmak camdan dışarı bile bakamıyorum. Hatta bu konuda babamın "Kızım sen vampir misin?" tepkisi de evde meşhurdur.(Adım vampire çıktı.) Neyse... Evde hapsolduysan iki seçenek vardır ya kitap okursun ya da film izlersin. Sıralaması da şöyle; Elektrik varsa film yoksa kitap haha. Bir kitaba başladım bitsin onu da yazarım insAllah.(Uzun sürmez ben sabırsız insanım. O kitap bitecek!)  Film konusunu bloga bakınca anlıyorsunuz zaten. Ne demiştim; her gün bir yeni film modundayım. Gelelim bu defa seçip izlediğim filme (Arada Japon animesi izliyorum artık ama onu saymayacağım. Ya da belki sayarım bilmiyorum.)

THE PHONE...
Direk konusunu özet geçeyim; Çok başarılı bir avukat olan Ko Dong Ho, eşini bir cinayete kurban verir. Gel zaman git zaman cinayetin üzerinden bir yıl geçer. Tam hayatını normale döndürmüşken eksen kayması sonucu ölen eşinden bir telefon gelir. Ve biri 2014'de biri 2015'te aynı katille soluk soluğa mücadeleye girerek cinayeti önlemeye çalışırlar.

ÖHHÖ! BU KISIM SPOILER IÇERIR.
 Öncelikle senaryo benim severek hatta bayılarak izlediğim "Signal" dizisine benziyor. Amma bazı hususlarda Signal'i geçecek kalitede. Signal'de dizi oluşu ve devam edecek olmasiyla bazı olaylar acikta kalmıstı. The Phone'da taslar yerli yerinde. Finali bekledigimden de güzeldi. Basroldeki Ahjussi'yi ilk defa izledim (Son Hyun Joo) kadın başrolde i summun you gold dizisinde sevimliligine hayran kaldığım Uhm Ji Won vardı. Bu filmde de sevimliydi^^ Seviyorum böyle fantastik fimleri. Vurdulu kırdılı aksiyon ve macera filmlerini ama romantik filmlerden pek hazetmiyorum. Niye çünkü ben romantik biri degilim. Olmak da istemiyorum. Herkesten nefret ediyorum.(Hızımı alamadım.) Sevgiler^^





29 Aralık 2016 Perşembe

Ne İzledim: Tabloid Truth


Yine bir Park Sung Woong filmi ile karşınızdayım. Adam yine kötü rolde. (Demiştim ya adama da yakışıyor yani.) Kötü rolde olduğuna göre başrol olmadığını anlamışsınızdır. Başrole gelirsem benim özellikle dizilerini izlediğim Kim Kang Woo var. Bu iki ismi birlikte ilk defa izledim. (Birlikte iyi salladıklarını düşünüyorum.) 
Herneyse...
Filmin konusuna gelirsem; Film, genç bir kızı tırnaklarıyla kazıya kazıya şöhretin zirvesine taşıyan menajer Woo-Gon'un genç kızın siyasi amaçlar uğruna kurban edilmesi üzerine, intikam almak için verdiği mücadeleyi anlatıyor.

DİKKAT! Bu kısım Spoiler içerir.) ⬇

Film iki saatlik ama bana sorsanız en fazla yarım saatti. Öyle tempolu ilerledi olaylar. Filmde güldüğüm sahneler de oldu gerildiğim sahneler de. (Ama asla ağlatmadı.) 
Filmin mevzusunu So Ji Sub'un Ghost(aka Phantom.) dizisine benzettim. Özellikle filmin sonu dizinin sonuna çok benziyordu. Kaset muhabbeti vardı ki bizdeki kaset olayını hatırlatti bana. (Onlarda da oluyormuş öyle demek ki ya da bizden ilham aldılar hehe.)
Film genel olarak çok güzeldi amma eleştirdigim bir husus var o da, kötü karakterimiz Cha Sung Joo (Ouw adam cidden feci kötü.) Menajer Woo Gon'u iki defa öldüresiye dövdü. Bildiğiniz ağzını burnunu kırdı. Öldü diye oraya buraya attılar da adam ikisinden de kurtuldu. Iki dakika sonraki sahnede yüzünde tek bir çizik bile yok. İki kere parmaklarini kırdılar adam iki dakika sonraki sahnede sapasaglam.(Bir ara elinde sargilar vardi.) Bunların dışında film cidden güzeldi. Seviyorum ben vurdulu kırdılı filmleri.
Not: imdb puani da 8.1




27 Aralık 2016 Salı

Ne İzledim: The Deal ( Anlaşma )

  Her gün bir yeni film modundayım resmen. Bu defa izlediğim film fazla "Erkeksi" vurdulu kırdılı. Kan gövdeyi götürüyor falan. Film bana göre degildi diyemeyeceğim ben bu tip intikam fimlerini de seviyorum.(mıç mıç romantik filmlerdense dövüşlü film izlemeyi tercih ederim.)
Filmin ayrıntılarına gelince, başrolü benim filmi tercih etmeme sebep Park Sung Woong alıyor. Adam manyak. Adam psikopat. Adam ruh hastasi aşağılık bir seri katil... (Kendisine bu rol yakışmamıs diyemeyeceğim çünkü adam bu rol için doğmuş sanki.) 
Diğer başrole gelirsek kendisini hangi yapımda izlediğimi hatırlayamadığım Kim Sang Kyung... Onun canlandırdığı karakter de neşeli ve kendine güvenen bir polis memurudur. Derken bizim psikopat bunun kız kardesini vahşice öldürüyor ve bizim neşeli polisimiz sert polise dönüşüyor...
Filmde esas beni şaşırtan karaktere gelirsem; Polisimizin damadı, yani kardeşinin maalesef dul kalan kocasının o sakin,o ürkek,o mülayim halinin gidip yerine intikam hırsıyla gözü dönmüş tetikciye dönmesi beni cidden şaşırttı. Özellikle mafya babasını (ispikcisini mi desem.) öldürmek ićin onca adamın arasına kamikaze dalışı takdire şayandı. Bu sahnenin dışında bir de cezaevindeki duşta bir kavga sahnesi vardı ki adamlar bildiğin birbirlerini doğradı. Ben tam bakamadım tabi o sahnelere (kandan değil adamlar şırılşıplaktı.) 
Velhasıl kelam film gayet güzeldi. Kanlıydı ama güzeldi. Tavsiye ederim.
Selam bu da Park Sung Woong'un kasları^^ 

Park Sung Woong'un kasları için bile tavsiye edebilirim deermişim😂



Ne İzledim: Finding Mr Destiny (Bay Kaderi Ararken)

Bu ara dizi izlemeye vakit bulamıyorum. Uzuuun uzun dizi izleyeceğime vaktimi bir oturuşta bitireceğim fiĺmlerden yana kullanmayı tercih ediyorum. Film seçerken de kendisine olan hayranlığım mıdır yoksa kaderin bir cilvesi mi desem Gong Yoo filmlerine denk geldim. (Film secerken o piti piti yöntemini kullanıyorum.) 
Öncelikle olarak film hakkında söylemek istediğim Gong Yoo inanılmaz sevimli (Ben sevimli severim. Neredesin sevimli hayalet?) Üstelik filmde iki karakteri canlandırıyor. Bir karakter çok sevimliyken diğer karakter bir o kadar çekici. (Gong Yoo bayramı var kızlar haha.) 
Filmin konusuna gelince; Hatunumuz Ji-Woo,Hindistan'a tatile gider ve orada bir adama aşık olur. Gel zaman git zaman bu adamı unutamaz (unutulacak gibi degil gercekten de.) Derken "İlk aşkınızı bulalım" şirketine başvururur. Şirketin sahibi Han Gi-Joon 'un da ilk müşterisi olacaktır. Neyse bu ikili Kore'yi karıs karış gezerek Ji-Woo'nun ilk aşkını ararlar amma o esnada birbirlerine aşık olurlar^^ 
Romantik komedi sevenlere tavsiyem olur. Gong Yoo olsun da taştan olsun diyenlere de tavsiye olur. Aman film olsun da diyenlere de tavsiye olur. Yani filmin her türlü gideri var^^

24 Aralık 2016 Cumartesi

Ne İzledim? : Train To Busan ( Busan Treni )


  Geçen sene bu filmin fragmanını izlerken çok korkunç bulmakla beraber bir hayli hevesle "Ben bunu izlerim arkadaş!" demiştim. (Bunda Gong Yoo'nun payı %99 .) İzlerim demiştim ama bu kadar çabuk izleyeceğim hiç aklıma gelmemişti^^ (Çeviri şip şaklığı.) 
  Öncelikle filmin konusunu özetlersem; İnsanları vahşi bir zombiye çeviren bir virüsün çevreye yayılması sonucu Güney Kore zombi istilasına uğrar (Genelde Amerika'yı istila ederlerdi.) Bu esnada Seul'den Busan'a gitmekte olan trendeki yolcuların zombilerle olan mücadelesini anlatıyor. Hem de ne mücadele...

BU KISIM SPOILER ICEREBILIR;

 Öncelikle filme sadece Gong Yoo'yu izlemek için başladığımı belirteyim.(Adam dizi falan çekmiyor özledik n'apalım?.) Amma gel gelelim film başladı ben Gong Yoo'yu unutup bunlar nasıl kurtulacak diye merakla ekrana yapıştım. Normalde bu tip zombili filmleri sevmem amma bu filmi çok sevdim. Özellikle Amerikan filmlerinin o klişe sonlarını yerle bir etmesi muhteşemdi. Bugüne kadar hiç bir zombili filmde ne güldüm ne ağladım ama bu filmde korkunun da ,gözyaşlarının da dibine vurdum. Arada güldürdü de. (Sert bir abi vardı zombilerinin ağzını burnunu kıran ,onun soğukkanlılığına bayıldım.) Bir de halmoni kardeşler vardı (halmoni korecede büyükanne,nine demek. Öhöm n'aparsın kültür:D) Unni'sinin (ablasının) intikamini almasi da ayrica takdire şayandı. Off daha da anlatırım ama bu kadar yeter sanırım. Kesinlikle izlemelisiniz ben ettim siz de edin^^ 

Not: imdb puanı:8.0 (Az bile.)

19 Aralık 2016 Pazartesi

Ben Geldim^^



 Hayatın hep olumsuz taraflarına bakan insanlarla, imkansızı zorlayıp kendini paramparça eden insanlar gözümde aynı. Negatifler. Bana soruyorlar senin hiç derdin yok mu? Dertsiz insan olur mu? Benim de var sıkıntılarım kendimce... Sık sık anlatmıyor olmam dertsiz olduğum anlamına gelmiyor ve her zaman gülümsüyor olmam da... Aa ne güzel bunu başarabiliyorsun diyenlere sesleniyorum; böyle olmamın da dezavantajları var. Misal her zaman alttan alıp tebessüm edince bir zaman bardak taşıyor ya o zaman anlaşılamıyorsun hatta pireyi deve yapan kişi oluyorsun. Sindirdiklerin çoktan mazi oluyor(Onlara göre.) İşte bu yüzden çok fazla insanlarla muhatap olmayı sevmiyorum. Bu yüzden anlatmaktan çok yazmayı seviyorum. Derdimi yazıya dökmeyi seviyorum. 
  Anormal şeylerden hoşlanıyorum. Arkadaşlarımı seviyorum ama aa bak bunu izlesene ya da şuna bak ne komik diyebileceğim arkadaşlarım yok. (Sorun onlarda değil bende. Diyorum ya anormal şeyleri seviyorum.) Bu yüzden blog yazmak benim için en iyisi. İstediğin gibi yazıp, eğlenmek gibi. Eskiden de blogger'dım (Minereal.) ama olusumunu tamamladığını düşünerek o sayfayı kapatma kararı alıp, kapatmıştım. Yine dayanamadım. Ben geldim yani... Döndüm demek istemedim nedense...